
KIRK BİRİNCİ PERDE Yaşımı düşünüyorum bazen. Kırk bir… Evet ne yaşlıyım ne de deli dolu bir genç artık. Yani öyle bir gün orada bir gün burada geçirecek, aklımda kalmasın diye tüm çılgınları deneyecek ve ilerisini düşünmesen fütursuzsa hareket edecek kadar genç değilim artık. Sorumluluklarım var, bir yol almışlığım var hayatta. Temelini attığım bir hayat var ve üzerine tuğlaları bile dizmişim. “Hadi vazgeç sen bundan da, gel şu evi çelik konstrüksiyon yapalım.” diyebilir miyim? Hiç sanmam… Ama öyle bir yaştayım ki, “Benden geçti artık. Yeni yeni heyecanlar aramaya ne gerek var. Yolunu buldun. Oradan yaşa.” da dersem kendime karşı fazlaca acımasız davranmış olurum. İnsanların kırkından sonra daha üretken olduğunu söylerler ya hep. İçindeki cevher o yaşlarda dışarı çıkar. Her halde bu arada kalmışlık hissi insanı bir şeyler yapmaya itiyor. Öyle olunca da içindeki güzellikler dışarı çıkıyor ve başlıyorsun üretmeye. Bunları düşünüyorum günlerdir. Zamanı çok çabuk tüketiyoruz, her şeyi hu...