YEŞİL EŞEK
… Az önce isteksizlikten dönüp baktığım çalılıkların arasından geldiğine emin olduğum sese doğru gitmek için yolun kenarında oturduğum yerden kalktım. Benim kalktığımı gören çağla bademi rengindeki eşek tedirgin oldu sanki. Bir adım geri çekilerek ağzının kenarında bir tutam otla donmuş gibi bana baktı. O güzelliğe bakmaktan beni alıkoyan sesin nereden geldiğini o kadar merak ediyordum ki artık, yanından ayrılacağım için ondan özür dilercesine baktım eşeğe. O güzel, koca gözlü hayvan, anlamış olacak ki, ağzının kenarındaki mor renkteki bir tutam otun tamamını çok havalı bir hareketle tamamen ağzının içine alıp kafasını yediği otlara umarsızca gömdü yeniden. Dile gelse, kesin “Amma takıldın sen de şu sese gereksiz yere!” diyecekmiş gibiydi. Gözlerimi eşekten ayırmama sebep olan yine o “Hişt” sesi oldu. Bu sefer daha da derinlerden geliyordu. Sanki çalıların arasında kocaman bir kuyu var ve o kuyunun içinden yankılanıyordu.
Gökten geçen bir kuş, yılan, tosbağa gibi tahmin ettiğim ve umursamadığım bu ses beni iyice tedirgin etti. Merakın yerini alan bu tedirginlik duygusu ile nasıl çalılıkların ardına bakabilecektim? Dönüp eşeğin olduğu tarafa baktım. Benim sadık arkadaşım çatırdatarak yediği otları ağzında çevirirken koca gözlerini devirip bir bakış fırlattı bana. “Sen de amma uzatın şimdi de! Bakacaksan bak artık!” diyordu bu sefer de. Artık sesin geldiği yöne doğru kararlı bir adım atmam konusunda beni bundan daha fazla cesaretlendirecek başka bir şey olamazdı.
Derin bir nefes aldım, çalılıklara doğru attığım her küçük adımımda ağzımdan ufak bir parçasını dışarı verdim nefesimin. Gideceğim yol boyunca o nefesi tasarruflu kullanmam gerekecekti çünkü. Her adımda çikolata renginde yaprakları olan çalılık daha da uzaklaşıyordu sanki. Uzaklaşırken yaprakların rengi yeşil olmaya başladı. Birden bire etraftaki tüm otlar bir illüzyon gösterisi gibi yeşile döndü, yerdeki kırmızı su birikintileri toprağın rengiyle bulanıklaşmış bir kahverengini aldı. Gökyüzü, bembeyaz ve pofuduk bulutlarla kaplandı ve iri iri damlalarla yağmur yağmaya başladı. Göz kapaklarıma sertçe çarpan yağmur damlalarından gözlerimi açamaz oldum. Yer, altımda hareket ediyordu sanki. Öyle şiddetli bir sarsıntı oldu ki, ayakta kalmak için bir ağaca tutunmak zorunda kaldım. Yağmur damlalarından fırsat bulunca gözlerimi açmaya çalıştım. Olmayınca elimi gözlerime siper edip etrafa bakındım. Çağla yeşili eşeği ara gözlerim. Bu kargaşada insan, az önce yarenlik ettiği bir canlının başına bir şey gelmesini istemiyor demek ki. Yağmurun ıslattığı kirpiklerimin arasından bakınca, az ileride bana bakan gri renkli bir eşek gördüm. Benim can dostum nerede diye düşünürken, gri eşeğin gözünde o tanıdık bakışları farkettim. “Yahu, arkadaşım! Amma uzattın. Hadi uyan artık da bitsin bu budalalık!” diyordu sanki.
Yorumlar
Yorum Gönder