BİR TRAMVAY
“…Laleli’den dünyaya doğru giden bir tramvaydayız…” (Cemal Süreyya)
Camından tarihin dokunduğu güzel binaları, esnaf lokantalarını, tekstil dükkanlarını, ticari kaygıdaki insan kalabalığını ve üniversiteden çıkmış öğrencilerin sel olup yollara akışını izliyoruz. Beyazıt taki taş kemerleri, hediyelik eşya dükkanlarını görüyoruz bir süre sonra. Sultanahmet e doğru yaklaştığımızda manzaramız dramatik bir şekilde değişiyor. Devasa kubbeleri ile Sultanahmet Cami ve göz alıcı mozaikleri ile Ayasofya giriyor görüntüye. İnsanlar da değişiyor, turistler ve tek derdi fotoğraf çekmek olan bir sürü insan… Bu hengameden Gülhane ye gelince çıkıyoruz. Bir huzur kaplıyor sanki içimizi. Sessizliğin içinde kocaman ağaçlar, yürüyüş yolları çıkıyor karşımıza. Burnumuza tarihi yarımadanın mistik kokusu geliyor. İyot kokusu almaya başlıyoruz hafiften. Bu koku birazdan göreceğimiz manzaranın habercisi oluyor. Tramvay Eminönü ne iniyor. Artık manzaramız Boğaz ın mavi suları. Galata Köprüsü üzerinde olta sallayan balıkçılara bakıyoruz ve balıkçı teknelerinde ekmek arası verilen palamut balıklarının kokusu doluyor tramvayın aralanmış camlarından içeriye. Haliç i geçerken sanki zaman değişiyor gibi geliyor. Artık manzaramızı tarihi binaların yanında modern binalar da dolduruyor. Karaköy manzarası, insana iç içe geçmiş iki yüz yılı birlikte yaşıyormuş hissi veriyor. Çok kısa bir süre sonra da şehrin çağdaş yüzünü görüyoruz. Birden bire her şey modernize olmuş gibi Kabataş ta. Lüks oteller, yeni yapılmış yürüyüş yolları, büyük şirketlerin ofislerinin olduğu modern binalar sıralanıyor tramvayın her bir penceresinde. İniyorum tramvaydan. Hava bahara dönmüş artık. Ilık ılık esen rüzgar karşılıyor beni. Elimde duran çantamı sırtıma, güneş gözlüğümü de gözüme takıyorum. Yürümek için harika bir hava.
Bu yolculuğun bana anımsattıklarını düşünüyorum. Ben de zamanla böyle yarıştım aslında. Gördüğüm güzel binalar kadar güzel bir hayatım oldu. Geri dönüp baktığımda, vay be ne kadar büyük bir emek var burada diyebiliyorum. Bir çok insan tanıdım kırk bir yılda. Etrafımda Laleli sokakları gibi kalabalıklıklar oldu. Bazısı orada olmaktan keyif alıyor, bazısı da sadece işi olduğu için oralarda dolanıyordu. Neden orada olduğunu kimsenin bilmediği bir insan topluluğu da vardı. Ama ben yolumu bulmuş giderken bu kalabalıktan bir kısım da benimle aynı tramvaya bindi ve tramvayda beraber yolculuk ediyoruz. Kalan kısmı da unuttum gitti. Hayat bana bir çok güzellikle göründü. Gözlerimi bu güzelliklere doyurdum, bedenimi her güzel havanın bol oksijeni ile doldurdum. Her kokuyu aldım, kokular hatıramda yer ettiler. Köprüler aştım, tünellerden geçtim, çıkışlarım da oldu inişlerim de. Ama kendimin bir üst versiyonu oldum her geçen zamanda. Yeni yapılar inşa ettim zihnimde. Çevremdeki insanlar değişti, yaşam şeklim değişti, bakış açım genişledi.
Şimdi Beşiktaş a doğru yürüyorum. Tramvay yolculuğum sanki güzel demlenmiş bir çay ve bu yürüyüş de çayın yanında fırından yeni çıkmış mis gibi kokan cevizli kek gibi keyif verdi bana.
Yorumlar
Yorum Gönder